Dünya Sağlık Örgütü sağlığı, sadece bir hastalığın ya da sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlamaktadır. Fiziksel sağlığın bozulduğu durumlarda her iki cinsiyette de ruhsal ve sosyal sorunlar ortaya çıkabilmekle birlikte, kanser nedeniyle kadınların, özellikle önem verdikleri cinsel organlarından birinin alınması halinde bu sorunların katlanarak artabileceği düşünülmektedir (4).
Günümüz tıbbında teknolojinin gelişmesiyle birlikte kronik hastalıklar konusunda elde edilen başarı, hastaların daha uzun süreli olarak hastalıklarıyla birlikte yaşamasını sağlamaktadır. Bu çerçevede sağlık parametreleri de biyolojik göstergelerden psikososyal göstergelere doğru kaymaktadır. Böylece yaşam kalitesi gündelik uygulamaya girmiştir. Yaşam kalitesinin en iyi tanımı, bireyin yaşamdan bekledikleri ile elde ettikleri ya da gerçekleştirdikleri arasındaki farklılık düzeyidir. Yaşam kalitesinin bileşenleri arasında ruhsal işlevler, sosyal işlevler, fiziksel işlevler ve hastalık tedavisiyle ilişkili belirti ve bulgular yer almaktadır (22).
Tıbbi olarak kanser, 2-3 ayda bir bölünerek çoğalan hücrelerin, kanserojen (karsinojen) adı verilen bazı maddelerin tesiriyle değişikliklere uğraması sonucunda oluşur (36). Ancak psikolojik olarak değerlendirildiğinde bu denli tıbbi olmaktan çıkıp “ kanser” kelimesi bile başlı başına olumsuzlukları çağrıştırmaktadır. Bu durumda kanser tanısı alma olasılığı olan ya da kanser tanısını almış olan hastalarda olumsuz duygu ve düşüncelerin oluşması neredeyse kaçınılmazdır. Br diğer deyişle kanser bir yıkım gibi algılanabilir ve en dramatik anlamıyla kişinin psikolojik dengesinde krize neden olabilir (134).
Kanser hastalarında ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklara ilişkin araştırmalar, bu hastaların %50’sinde tanı, tedavi ve seyrin bir aşamasında, tedavi gerektirecek düzeyde psikiyatrik sendrom görüldüğünü ortaya koymaktadır. En sık görülen psikiyatrik bozukluklar arasında depresyon ve anksiyete bozukluklarıdır. Kansere bağlı olarak depresyon yaşayan kişiler, primer psikiyatrik depresyon yaşayanlara göre daha az suçluluk duygusu, obsesif ve hipokondriak uğraşlar, anksiyetenin somatik bulguları ve psikomotor retardasyon yaşarken; daha fazla insomni, iştah bozukluğu ve kilo kaybı gösterdikleri ve daha fazla anksiyete, çaresizlik, gelecekle ilgili kaygılar hissettikleri bildirilmektedir (164).
Birçok hasta için kanser duygusal açıdan stres yaratan bir hastalık ve travmatik bir yaşantıdır. Kanser hastaları bedensel işlevlerinde kısıtlamaların varlığından ve görünümlerindeki değişimlerden dolayı sorunlar yaşamaktadırlar. Bunun yanı sıra kanser; sosyal rollerde değişimi, kişilerarası ilişkilerde bozulmayı ve ölüm tehdidini de beraberinde getirmektedir. Bu noktada hastalar hastalığın psikolojik etkilerini ve işlevlerindeki bozulmaları abartılı tepkilerle ortaya koymaları durumunda anksiyete bozukluğu ortaya çıkmaktadır (163). Kanser hastalarında görülen birçok anksiyete bozukluğu, kanserin varlığından ya da tedavilerinden kaynaklanmaktadır. Semptomlar birçok hasta tarafından benzer şekilde yaşanır. Bu hastaların duygudurumları anksiyözdür ve kendilerini huzursuz hissederler, kötü bir şeyin olacağını düşünüp kaygı duyar ya da yakın zamanda kötü bir şey olacağını hissettiklerini belirtebilir, heyecanlanabilir, irrite olabilir ve ürkme eğilimli hale gelebilirler. Gevşeyememe ve uykuya dalamama gibi güçlüklerle karşılaşabilirler (135).
Kanser hastalarının yaşayabilecekleri bu sıkıntılarla baş edebilmelerine yönelik yapılan psikososyal müdahalelerin en önemlilerinden biri de psikoeğitimdir. Kanser hastaları için psikoeğitim; psikolojik rahatsızlığı olan kişilere ve ailelerine sunulan eğitimdir. Psikoeğitimde amaç, hastanın hastalığını anlayabilmesini ve hastalığıyla uzlaşabilmesini sağlamak, hastalığı hakkında bilgilenmek ve baş etme becerilerini geliştirmek ve hastalığın nüksünü önlemektir. Massy ve arkadaşlarına göre hastanın hastalıkla ilgili daha bilgili olması daha çok yaşamasına eşittir (134). psikoeğitimdeki eğitimsel yaklaşımda direktif olarak problem çözme ve kognitif metotlar kullanılır. Psikoeğitim, ürkek veya soru sorarak hekimine rahatsızlık vereceğini düşünen hastalar için büyük önem taşımaktadır. Bu hastalar, bilgileri anksiyetelerinden dolayı anlayamamış ya da yanlış anlamış olabilirler, hastalık ve tedavi yan etkilerini bilmedikleri için yersiz panik yaşayabilirler, iş ve sosyal yaşantılarındaki değişikliklerden dolayı patolojik bir tanıya doğru ilerleyip hem hastalıkla ilişkili tedavilerini hem de ruhsal sağlıklarını tehlikeye atabilirler. Bu durumda psikoeğitimin spesifik olarak hasta ve hastalığa özgü hazırlanmasıyla bu yanılgılar düzeltilmiş olacak, bir çok gelişimsel etkiyle de hastalar tedavilerinde aktif rol alarak kendilerinin de katkıları olduğunu görebilecek, hastalıklarıyla ilgili bilgi seviyelerini arttırarak anksiyete, depresyon ve uyum değerlerini en aza indirgeyerek yaşam kalitelerinin değeri artacaktır (101).
İlgili literatür araştırıldığında özellikle 1980’lerden sonra hasta ve aileleri için pek çok alanda psikoeğitim müdahaleleri geliştirilmesine rağmen, ülkemizde fiziksel hastalık yaşayan hasta ve ailelerine yönelik yapılandırılmış psikoeğitime çok az sayıda rastlanmaktadır. Bir başka noksanlık ise yapılan bu çalışmalar arasında jinekolojik kanser hastalarıyla ilgili olan çalışmaların yok denecek kadar az olmasıdır.
Bu nedenle bu çalışma, Fawzy I. Fawzy ve Nancy W. Fawzy tarafından geliştirilen “Kanser Hastalarına Yönelik Yapılandırılmış Kısa Süreli Psikoeğitim Müdahalesi”nin araştırmacı tarafından jinekolojik kanser hastalarına uyarlanarak oluşturulmuş olup; jinekolojik kanser hastalarına uygulanan kısa süreli psikoeğitimin hastaların hastalıklarına tepki tarzı, baş etme stratejileri, hastalık algıları, duygudurum profilleri, anksiyete ve depresyon düzeylerine etkisini değerlendirebilmek amacıyla planlanmıştır.
Bu nedenle bu çalışma, Fawzy I. Fawzy ve Nancy W. Fawzy tarafından geliştirilen “Kanser Hastalarına Yönelik Yapılandırılmış Kısa Süreli Psikoeğitim Müdahalesi”nin araştırmacı tarafından jinekolojik kanser hastalarına uyarlanarak oluşturulmuş olup; jinekolojik kanser hastalarına uygulanan kısa süreli psikoeğitimin hastaların hastalıklarına tepki tarzı, baş etme stratejileri, hastalık algıları, duygudurum profilleri, anksiyete ve depresyon düzeylerine etkisini değerlendirebilmek amacıyla planlandı.
Deneysel tasarım tipinde planlanan araştırmanın amacı Evre I-III jinekolojik kanser hastalarına uygulanan psikoeğitim müdahalesinin kansere tepki tarzı, stresle başa çıkma stilleri, duygudurum profili, hastalık algısı, anksiyete ve depresyon belirtilerine etkisini belirlemektir. Araştırmanın örneklemini onkoloji enstitüsü jinekoloji polikliniklerine gelen ve araştırma kriterlerine uyan hastalar oluşturdu. Fawzy I. Fawzy’nin geliştirdiği “Kanser Hastaları için Yapılandırılmış Psikoeğitim Müdahalesi” araştırmacı tarafından jinekolojik kanser hastalarına uygun hale getirilerek; sağlık eğitimi, başa çıkma becerileri, stres yönetimi ve psikolojik destek konularıyla haftada bir kez 90 dakika 6 hafta şeklinde yürütüldü. Araştırma verileri, Anket Formu, Kansere Tepki Tarzı, Duygudurum Profili, Stresle Başa Çıkma Stilleri, Hastalık Algısı, Beck Depresyon, Hastane Anksiyete ve Depresyon ölçekleri ile toplandı. Veriler program öncesinde ve sonrasında tüm hastalara uygulandı. Verilerin analizi için deney grubunun kendi içinde karşılaştırılması Wilcoxon Signed Ranks Testi, kontrol grubuyla karşılaştırılması Mann-Whitney U ve Chi-Square Testi kullanıldı. Bulgular; müdahale sonunda deney grubunun kontrol grubuna göre kansere tepki tarzlarında savaşma ruhunun arttığını, çaresizlik, anksiyeteli bekleyiş, kaçınma ve kaderciliğin azaldığını; anksiyete ve depresyon düzeylerinin azaldığını; stresle başa çıkma stillerinde problem çözme ve sosyal destek arama düzeylerinin artıp kaçınmalarının azaldığını, duygudurum profillerinde gerginlik, depresyon, öfke, yorgunluk ve şaşkınlık halinin azaldığını, arkadaşlığın arttığını ve dinçliğin değişmediğini; hastalık algılarında akut süre, döngüsel süre, sonuçlar ve duygusal temsillerin azaldığını, kişisel kontrol, tedavi kontrolü ve hastalığı anlayabilmelerinin arttığını gösterdi. Sonuç olarak, psikoeğitimin jinekolojik kanser hastalarının kansere tepki tarzı, duygudurum profili, hastalık algısı, stresle başa çıkma stilleri, depresyon ve anksiyete düzeylerinde olumlu değişim oluşturduğu belirlendi.
Kaplan Savaş E. Jinekolojik Kanser Hastalarına Uygulanan Yapılandırılmış Psikoeğitim Programı. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Prevantif Onkoloji ABD, Psikososyal Onkoloji Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2010.